1 söz, söze muhtaç olana söylenir
söz, anlaması için söze muhtaç olan kişiye söylenir. söz söylemeden de anlayan kişiye söz söylemenin ne lüzûmu var? gökler, yerler, anlayan kişiye hep sözdür.
temel olan maksattır ; maksada bakılırsa ikilik kalmaz ; ikilik parça - buçuklardadır; temelse birdir.
bir fili , su içsin diye bir su kaynağına götürdüler. fil , kendini suda görüyor, baika bir fil var sanıyor, ürküyordu. bilmiyordyu ki kendinden ürkmektedir. zulmediş, kin güdüş, haset, hırs, insafsızlık, ululuk taslamak gibi bütün kötü huylar, sende oldu mu incinmezsin. ama bunları bir başkasında gördün mü ürkersin, incinirsin. bil ki kendinden ürkmektesin kendinden incinmektesin. insan, kendi kelliğinden, kendindeki çıbandan iğrenmez ; yaralı elini yemeğe sokar, parmağını yalar, gönlüne hiç de tiksinti gelmez. fakat bir başkasında küçücük bir çıban, yahut azıcık bir yara görse onun yediği yemekten tiksinir, o yemek, içine sinmez. işte kötü huylar da kelliklere, çıbanlara benzer. insan bunlar kendisinde oldu mu incinmez ; ama bir başkasında bu huyların pek azını bile görse ondan tiksinir. sen ondan ürküyor, kaçıyorsun ya, o da senden ürker, incinirse mâzur gör ; senin incinişin de onun için bir özürdür ; çünkü sen de onu görünce inciniyorsun ya , o da aynı şeyi sende görüyor da senden inciniyor. "inanan, inananın aynasıdır" dedi ; kâfir, kâfirin aynasıdır, demedi. ama bu, kâfirin aynası yok demek değildir ; onun da aynası vardır ama aynasından haberi yoktur.