Kalbinde inşirah saçan bir ses: “Allahu Ekber, Allahu Ekber!” ile başlıyor müezzin. Ulu bir gayeyi hatırlatıyor sana, bir çağrı bu! Merhamate, buluşmaya, muhabbete bir çağrı… Bir hışımla yerinden kalkıyorsun, vakit geldi; ezan okunuyor. Ezan sesi değmiş mis gibi havayı ciğerine çekiyorsun, dünya gafletini unutturan şifalı bir ilaç gibi tertemiz doluyor göğsüne. Şükürler olsun o vakte erişmiştin, nasip etti Rabbin bir defa daha huzuruna ulaşmanı, bir kez daha âlemlerin Rabbine secde edebilmeni. Seccadeni serip doğruluyorsun, dünyada asla hiçbir şeyin yerini doldurmayacağı o huzura geliyorsun. Şimdi ordasın, Rabbinin huzurunda! Asla perde yok önünde… Baş başasın Kâinatın sahibi ile, sadece sen ve o, başka biri yok. Seni davet eden her şeye hükmeden sonsuz kudret, hücrelerden gezegenlere hükmeden, milyarlarca insan arasında bir başına kalmış seni bırakmayan, başından savmayan, her an dinleyen, kimselere muhtaç etmeyen… Onun huzuruna ölmeden bir kez daha ulaşabilmek… Bir kez daha ulaşabilmek ne güzeldi… Onunla konuşabilmek ne büyük lütuf… Karmakarışık bir mutluluk yaşıyorsun, hangi birine şükredeceğini şaşırıyorsun… Kabe’de “Lebbeyk!”i yaşarmışçasına “Geldim Rabbim, dünyayı değil Sen’i seçtim.” diyorsun...🤭🤭🥰🌸