5 Sen git Ben bir gecenin siyahında saklayacağım saçlarını Yüreğim, titrek ellerinin arasında atacak Biraz ıslak biraz da kırmızı Küçük bir umut türküsü dolayacağım dilime eskiden kalma Bıraktığın yanını yüzdüreceğim derin denizlerimde Gözlerimde son bakışın kalacak çaresiz ve üzgün
Sen git Ben bir isyanın eteğinde saklayacağım gözyaşlarını Devrilmiş cümleler anlatacak sana hasretimi mektuplarımda Kırık dökük hatıralarla süsleyeceğim yatağımı Damla damla akarken gün geceye Bir yudum suda eritip saflığını ilaç yapacağım yaralarıma Kanayan yanlarımın üzerine sıcaklığını örteceğim
3 "Büyüdüğümüzde, aşkı az çok anlayacak çağa yaklaştığımızda, aşkın yakıcı elini yüreğimizin üstünde hissettiğimizde, aşk çoktan uzaktan bakar olmuş, ateşiyle yakar olmuştu bizi artık. Gününde, zamanında bizim de içimizde bir yerlerde aşk vardı; aşkı anlamasakta aşkı duyabiliyorduk kelimelerden. Aşk üzerine düşünmeyi bilmesekte, yüreğimizin kıpır kıpır etmesi bizde de birşeylerin olduğunu, bize de aşktan bir nefes üflendiğini haber veriyordu. Ne var ki, sevgi ırmağında yıkanarak hayatı sürdürmenin önemini kavrayamamıştık. Gelecekteki hayatımızda bunun ne denli önemli olduğunu, onu anlamaya çalışmanın, onunla bir kez bile birlikte olmanın, onun da bizi önemsemesinin hayatımızın akışını nasıl değiştireceğini hesap edememiştik. 'Hep korku, hep utanma ve içindekini demenin ayıp olduğu düşüncesi galip gelmişti.' Gönlü gönle katıp, ıstırabı ıstırapla karıştıramamıştık. Belki de aşkın farkında olmayanların, aşka kötü gözle bakanların içinde, aşkın hiç farkında olmamak daha iyiydi. En fecisi, en kötüsü de; yaşanmış farz edilen bir zaman dilimi geride kaldığında, acısı derinden hissedilen bu duyguya karşı koymaya çabalamak, artık böyle bir dünyada buna yer olmadığına, hele bundan sonra bunun yaşanamayacağına kendini inandırmaya çalışmak.."
5 Ve bir tutam acı geriye kalan... Bir papatya yaprağı yalanı, Unutulmuş bir bardak çay soğuğu, Ve bir dil yarası, aşk yarası,... Pas tutmuş antika bir zaman darlığı Kaybedilmiş bir takvim, Kırılmış bir dal, Ayağına takılmış tepetaklak amaçlı bir taş.. Ranza tabanında kalan bir resim Bir salkım yalnızlık geriye kalan... Bitik bir divitle yazılmaya çalışılan bir yarım şiir.. Tomurcuğunda solan bir gül Doğmamış ışık ana (güneş) doğacak mı belirsiz!? Bir bendir akortunda söylenmemiş onlarca şarkı .. Bir yarım roman geriye kalan.. Yüzmeyi öğrenmemiş binlerce hayal Düş kırıkları, kanayan ten, Dökülen bir yaş nehri derya-i göz Bir haykırma isteği geriye kalan Uçurum kenarları, dağ yamaçları, Yollar, şehirler, tren garları, otubus terminalleri .... Bir düğümlenme öyküsü gırtlak sahillerinde kelime tutulmasında ,, Ve fedakarlık, yaptım düşüncesiyle Bir teselli... Keşkelerin delirtici bir kıvamda kahve tadına karışması... Ve bir nefes hasret yüreğime taş gibi oturan.!!!??? #anormalOyuncu 25 Mayıs 2017 Suskun bir sabah deminden