20 Bir yerde okudum, şöyle diyordu; "Yaşananlara bir anlam vermekten yoruldum. Kim kimi destekliyor,kim kimi neden vuruyor, kim niçin direniyor,kim iyi,kim kötü... Bu bulanık dünya, bulanık insanlar çok yorucu. Umudun ve iyi niyetin, gördüklerini ve yaşadıklarını yıkayıp temizlemiyor ne yazık ki. Her şey insanı kalbinden yaralıyor. Kendimi 1970'de Ankara'da ondan fazla arkadaşıyla kavgaya gidip,tek başına dövüşen ve dayak yiyen Cahit Zarifoğlu gibi hissediyorum. . Ne kadar da 'Ben' i anlatmış diyesim geldi.. Yolum izim, yaşım ömrüm çetin bir zamana çattı, belli.. Yaşadım; "Birlik"te "ayrılık" var, bir de "ayrılık"ta "Birlik".. "Yakın" olmak ile "beraber" olmak, başka şeyler. "Uzak" olmak ile "ayrı" olmak arasında da dağlar kadar fark varmış meğer. Gördüm ki;bazen konuştuğunu sandığın kişi, bir bakıyorsunuz ki çevrimdışıymış.. Bazense bağlantı koptu sandığımın kopmamış olduğuna şahit oluyorum.. Anladım ki, perde temelli kapanana dek, her hâle rastlamak mümkün.. Pergelim kırık, ayağım kayık, gönlüm buruk. Bu hâlimle sevecekseniz beni.. Çağırmak istedim içimden bir an.. Rızkıma ortak olacakları.. Fikrime destek olacakları.. Gönlüme yoldaş olacak olanı..